Kendime Yazdığım Sabah Mektupları
Sabahları yazmak benim için bir üretim disiplininden ibaret değil; bir tür kendime
görünür olma biçimi.
Gün başlamadan önce, dünyanın gürültüsü üstüme çökmemişken, zihnimin en yalın
hâliyle karşılaşıyorum. Kahvemin buharı yükselirken, elimi defterin üzerine
koyup içimden geçenleri bir mektup gibi kendime yazıyorum.
Bu mektuplar gösterişli cümlelerle başlamıyor. Mükemmeliyetçi yanım öyle olsun isterdi, ne yalan söyleyeyim.
Çoğu zaman “Bugün burada olmak iyi hissettirdi” gibi küçük bir cümleyle
açılıyor kapı.
Bazen de “Dün yoruldum, bugün daha yumuşak olacağım kendime” diyerek
başlıyorum.
Yazının ritmi çoğu zaman ben fark etmeden akıyor; düşüncelerim sıraya girmiyor,
sadece dökülüyor defterimin sayfalarına.
Slow living tam da böyle bir şey:
Hayatın hızını değiştirmeden, kendi hızımı değiştirmek.
Gün içinde yapacak çok şeyim olsa bile, sabah mektupları beni merkeze çeken bir alan yaratıyor. Tezin ağırlığı, yetişmesi gereken işler, e-mailler, sorumluluklar… hepsi bir süreliğine beklemeyi öğreniyor. Yazmak bana “önce sen” deme imkânı tanıyor.
Bu sabah mektuplarında kusursuz bir personaya ulaşmanın yollarını aramıyorum.
Bazen bir paragraf, bazen sadece iki cümle.
Bazen kısa bir nefes, bazen küçük bir iç dökme.
Ama hepsi aynı noktaya çıkıyor: Kendime karşı dürüstlüğe. Bunun ne kadar nadide bulunan bir şey olduğunu 30'lu yaşların yetişkin atmosferinde daha iyi anladım.
Fark ettim ki, zamanla bu mektuplar zamanla bir tür iç rehbere dönüştü.
Geri dönüp okuduğumda, kendi yolculuğumun sessiz, dingin tanıklığını görüyorum.
Korktuğum günleri, güçlendiğim günleri, yavaşladığım sabahları, neşeli
anlarımı.
Zamanın nasıl aktığını değil, benim o zaman içinde nasıl aktığımı fark
ediyorum.
Bu ritüelin en sevdiğim yanı şeffaf oluşu.
Bir üretim hedefi yok, bir zaman kısıtı yok, bir mükemmel olma baskısı yok.
Sadece ben varım, sabah var ve elimdeki kalem.
Kendine yazdığın her mektup, kendine geri dönüşün tohumunu içinde saklar aslında.
Bazı günler hızlı koşturman gerekir, bazı günler durmak.
Ama sabah mektupları, her defasında seni yeniden toplar.
Belki de bu yüzden slow living benim için sadece bir yaşam tarzı değil;
bir yazma biçimi, bir nefes tekniği, bir kendini duyma pratiği.
Bazı günler, günün en büyük ilerlemesi, kendine yazdığın bir cümle olabilir.
Yorumlar
Yorum Gönder