2025’te Slow Living & PhD: Yavaş Yazının Gücü
Kendi hızımı yeniden seçtiğim bir dönemin içindeyim.
Akademik hayatın kesintisiz koşturmacasında, en çok “yavaşlamaya izin verme” kısmıyla sınanıyorum. Oysa tez yazmak, çoğu zaman bir maraton gibi değil; suya bıraktığım küçük taş parçalarının yaydığı halkalara benziyor. Her biri kendi zamanında açılıyor.
Son aylarda şunu fark ettim: Hızlı yazdığımda değil, ritmimi bilerek
düşürdüğümde ilerliyorum. Düşünmeye yer açtığımda cümleler daha berrak,
referanslar daha yerli yerinde, paragraf akışları daha sakin oluyor.
Yavaşlık verimsizlik değil; aksine, sezginin devreye girdiği bir alan.
“PhD slow living” benim için bir mottoya dönüştü.
Bir yandan bilgi üretiyorum, diğer yandan kendimi tükenmeden taşımanın
yollarını arıyorum.
Her gün dev bir bölüm yazmak yerine, bir paragrafı düzeltmek, bir fikri
derinleştirmek, bir APA eklemek… bazen bütün gün için yeterli oluyor.
2025’in sonuna yaklaşırken, kendi akademik yolculuğuma şöyle bakıyorum:
Büyük hedeflerin değil, küçük ama bilinçli adımların toplamı beni ileri
taşıyor.
Yavaş yazı, zihnime nefes aldırıyor; ben de o nefesle üretmeye devam ediyorum.
Benim için mesele, hızlanmak değil.
Mesele, kendi ritmimi duyabilmek.
Yorumlar
Yorum Gönder