Akademik Lego: Parçalı Yazımın Özgürleştirici Yapısı
Tez yazmak çoğu zaman düz bir çizgi gibi anlatılır: giriş, kuram, yöntem,
bulgular, sonuç…
Sanki oturup baştan sona doğru tek bir akışta yazmamız gerekiyormuş gibi.
Oysa gerçek hiç böyle işlemiyor. Akademik metinler, çoğu zaman iç içe geçen
fikirlerden, yarım cümlelerden, paragrafa dönüşmemiş gözlemlerden ve bir türlü
yerini bulamayan notlardan oluşuyor.
Tam da bu yüzden, ben kendi yöntemime bir isim verdim: Akademik Lego.
Parçalı yazımın özgürleştirici tarafı, bana hem nefes aldırıyor hem de üretkenliğimi sürdürülebilir kılıyor. Günün enerjisi hangi parçaya yetiyorsa, o parçayı yazıyorum veya düzenliyorum. Koca bir bölümün baskısı altında kalmak yerine, küçük bloklarla ilerledikçe metin kendi kendine büyüyor.
Bu yöntemde her şey bir “küçük birim” olarak başlıyor:
Bir paragraf, bir fikir, bir kaynak cümlesi, bazen sadece bir alıntı.
Önemli olan o parçanın var olması; nereye bağlanacağını sonra düşünüyorum.
Tıpkı bir Lego setindeki parçaların tek tek bir kutuya atılması gibi. O
parçalar birikiyor, çoğalıyor, renkleniyor. Zamanı gelince birbirine
kenetleniyorlar.
Parçalı yazımın beni en çok özgürleştiren kısmı, mükemmeliyetçiliği kırması
oldu.
“Bu paragraf şimdilik böyle kalsın, sonra dönerim” diyebilmek nefes açıcı bir
cümle.
Her şeyin aynı anda kusursuz olmasına gerek yok. Akademik Lego, ilerleyişi bir
akışa değil, bir birikime bağlıyor. Ve birikim, şaşırtıcı biçimde çok daha
hızlı ilerliyor.
Bu yöntemin psikolojik bir yönü de var:
Büyük bir bölüm yazmayı düşünmek genelde ürkütücü gelirken, küçük bir bloğu
tamamlamak her zaman yapılabilir geliyor.
Bir paragrafı toparlamak, bir kaynak eklemek, bir argümanı üç cümleyle
genişletmek… Bunlar zihni yormuyor ama ilerleme hissini güçlü şekilde veriyor.
Zaten tez motivasyonunun kırıldığı yer hep o “hiç ilerlemiyorum” duygusudur.
Akademik Lego, o duyguyu daha baştan etkisiz hale getiriyor.
Ayrıca parçalı yazım, yaratıcılığa da alan açıyor.
Fikirler bazen bir sabah kahvesinde, bazen yürürken, bazen de tamamen alakasız
bir şeyle uğraşırken beliriyor.
Bu yöntemde fikir geldiği anda küçük bir blok oluşturup bir kenara koyuyorum.
Geri döndüğümde diğer bloklarla nasıl birleşeceğine şaşırarak bakıyorum.
Bazı parçalar birleşiyor, bazıları bekliyor.
Bekleyen parçalar da boşluk değil; potansiyel.
Bir de işin pratik kısmı var:
Bu yöntem, tez yazımında tıkanıp kalmayı önlüyor.
Bir blokta zorlanırsam diğerine geçiyorum. Bir bölüm ağır geliyorsa başka bir
alt başlığa bakıyorum.
Sonunda her şey birbirine bağlanıyor çünkü akademik metin, düşündüğümüzden daha
bütüncül bir yapı; parçalar zamanla kendi yerini buluyor.
Akademik Lego benim için sadece bir yazım tekniği değil, aynı zamanda bir
dayanıklılık pratiği.
Kendimi zorlamadan, tükenmeden, ama sürekli ilerleyerek yazabildiğim bir
yöntem.
Kurgusu parçalı ama etkisi bütün.
Tez yazmak, en başından beri düz bir çizgi değil benim için.
Bir bina gibi yükseliyor metin: parça parça, kat kat, sabırla.
Ve o parçaların birleştiği gün, “ben yapmışım” demek çok daha mümkün oluyor.
Yorumlar
Yorum Gönder