YAŞAMA SANATI


                                      YAŞAMA SANATI
 Yaşama gayesi diye bir şey varmış. Hayatınızı yönlendirme gayretiniz olduğu zaman, karşınıza seçmeniz gereken yollar çıkıyormuş. Seçebiliyormuşsunuz. Bazen güzel oluyormuş, bazen de hata. Hatalardan da öğrenmemiz gerekeni öğrenebilirsek güzel şeyler oluyormuş. Bu gayret olmayınca da yaşanıyormuş, ama buna yaşamak denir mi bilmem. Hayat seni nereye sürüklerse oraya gidersin. Ancak bu durumda hayatı eleştirme hakkın olmaz.
Antep bana neler getirdi, neler götürdü? Size bir yazı sözüm vardı. Üstünden bir yıl geçti, ama olsun. Kalpleriyle anlayanlar için zamanın bir önemi yoktur. Evet, neler öğrendim şu bir yılda, maddelerle açıklamaya çalışayım:
  • ·         Kendime daha çok yaklaştım. Bazen de uzaklaştım. Ama daha çok yaklaştım. ( Böyle böyle kendini buluyor insan. )
  • ·         Daha gerçekçi bir insan oldum. ( Dondurma haz verse de kilo aldırıyor, kesin bilgi. )
  • ·         Romantik varsayımları terk ettim. Daha doğrusu hayat bunu zor yoldan öğretti. ( Öyle demek istemedi, öyle yapmak istemedi gibi durumlardan bahsediyorum. Bal gibi de öyle demek istedi arkadaşlar. Ne demiş Mevlana, kalp deniz, dil de kıyıdır. Denizde ne varsa, kıyıya o vurur. )
  • ·         Güvenin hak edilmesi gereken bir şey olduğunu tekrar anladım. ( Zamanla alakası yok bence. Daha kısa süre tanıdığınız bir insan, daha uzun tanıdığınız insandan çok daha güvenilir olabiliyor. Bunu fark ettiğiniz noktada tercihlerinizi sorgulamanızı tavsiye ederim. Uzun zamandır tanıyorum dediğiniz insan, hayatınızda tutmaya değer mi? )
  • ·         Birinin gönlüne dokunmak marifet işiymiş. ( Herkesin harcı değil. )
  • ·         Kendi çıkarını ( etik dışı yollarla) kovalayanlara karşı kendimi korumayı öğrendim. (Onlara kızmamayı öğrenmek biraz zamanımı aldı. Aslında kızdığım şeyin kendi aptallığım olduğunu kabullendiğimde öfke uçtu gitti. Sonuçta herkes kendi algısı doğrultusunda kendisi için iyi olduğunu düşündüğünün peşinde koşuyor. )
  • ·         Çocukken tadını sevmediğimiz öksürük şurupları, bizi iyileştiren şey olurdu. İşittiğimiz azar da, bize acı gelse de, bizi iyileştiren şey olabiliyormuş.
  • ·         İçimdeki tembel sesi kabullendim. Sevdim onu. Bazen çalışmayı ekip Netflix’te dizi izledik. Bazen de uzlaştık, ders çalıştık. Denge meselesi.
  • ·         Bana iyi gelen insanlara, onların izin verdikleri ölçüde, tutunmayı öğrendim. Kendimi ifade ederken daha rahat hissetmeyi öğrendim onlardan.
  • ·         Sosyal anlamda biraz yalnız kaldım şehre ilk taşındığım zamanlarda. Egom bu gerçekle savaştı bir süre. Sonunda kabullendim, kabullenince dünyam zenginleşti. İnsanlar tanıdım, onlarla sohbet etmekten keyif aldım, yapılacak kültürel etkinlikler buldum sayelerinde.
  • ·         Yuva kurdum. İlk denemede değil, birkaç deneme sonrası başardım. Toplumla çatışarak değil, diyalog kurarak bir şeylerin düzelebileceğini gördüm.
  • ·         Barınaktan Pera’yı, kızımı sahiplendim. Ondan anneliği öğrendim.
  • ·         Kendimi geliştirmenin farklı yollarını öğrendim. İçimdeki güce inanmam gerektiğini hayat bana tekrar tekrar hatırlattı. Kötülüklerle birileri mücadele etmeyecek, siz edeceksiniz. Bunun için de bilgi ve içimizdeki güç gerekiyor.

Hayat yolunda bütün bunları oturduğum yerde, tek başıma öğrenmedim tabi ki. Bu da son madde olsun:
  • ·         Etrafınızdaki insanlara dikkat edin. Daha doğrusu, mahrem alanınıza kabul ettiğiniz insanları iyi seçin. Kabul etmek istemeseniz de gerçek şu ki, çevrenizdeki insanların rengine boyanırsınız.

Şimdilik bu kadar. Görüşmek üzere. Kendinize inanın.

Yorumlar

Popüler Yayınlar