🌙 Ege’de Kışa Yakın Bir Pazar Sessizliği
Aralık pazarları Marmaris’te başka bir sessizlik taşır.
Ne tam kış gelir, ne de sonbahan tamamen gider…
Hava iki mevsimin arasına sıkışmış bir nefes gibidir;
insanı hem içeri çağırır, hem derinleştirir.
Sabah Atlas’la dışarı çıktığımda
Ege’nin tuzlu-soğuk kokusu yüzüme çarptı.
Sokaklar ağır ağır uyanıyor,
hiçbir yer acele etmiyor, hiçbir şey hız istemiyordu.
Kışa yaklaşan pazarlar böyle:
dünya sanki kendi ritmini unutmamak için yavaşlıyor.
Atlas yolun her kıvrımına merak bırakarak ilerlerken
ben geçen seneyi düşündüm.
Bir yıl olacak neredeyse…
Aralık geçen sene bu zamanlar yalnızca sessizlik ve yas taşırken,
şimdi içinde bir yaşam nefesi var:
evin içine sıcaklığı geri getiren,
hayatı yeniden çağıran bir dostun adı: Atlas.
Aralık artık benim için iki katmanlı bir ay:
babamın yokluğunun derin sessizliği
ve Atlas’ın getirdiği ışığın hafifçe büyümesi.
İkisi bir arada, çelişmeden duruyor içimde.
Eve dönünce kettle’ın sesi pazar sessizliğinin içine ritüel gibi yayıldı.
Loş ışığa karışan buhar,
camda ince bir buğu,
hafif bir müzik…
Günün kendi kendine kurulduğu o yumuşak an.
Atlas pencerenin önüne uzandı,
kuyruğunu iki kez sallayıp “tamam, bugün huzurluyuz” dedi adeta.
Ben çayımı aldım ve içimdeki derinleşmeyi dinledim.
Bugün üretkenlik çok büyük yerden akmadı;
ama içimdeki sakinlik büyüdü.
Aralık bana hatırlatıyor gelişiyle:
bazı günler, hız değil derinlik belirler günü.
Akşamüstü gökyüzü mora dönerken
Marmaris’in pazar sessizliği ağırlaştı.
Sokak lambaları yavaşça yandı;
dışarıda sanki dünya nefesini tutmuş gibiydi.
Belki kısa bir yürüyüş daha yaparız,
belki sadece bu sessizliği paylaşırız.
Pazar buna izin verir.
Ve gün böyle kapandı:
yavaş, derin, kışa yakın…
hem hüzünle hem sıcaklıkla örülü.
İkisinin arasında durmayı öğrendiğim bir eşik.
Bazı pazarlar bir şey olmaz;
sen olursun.
Bugün tam da öyleydi.
Yorumlar
Yorum Gönder