Korona'ya Mektup


07.05.2020 Perşembe
Sevgili Korona,

Seninle birlikte çok şey değişti. Ertelediğim hislerle yüzleştim. Ertelediğim kırgınlıkların, öfkelerin ortaya çıkması dönüştürücü olmadan önce, biraz yıkıcı oldu. Eh, yeninin doğması için, eskinin ölmesi gerekiyor, değil mi?

Puder ile konuştuk bugün. Üzgündü. Kırılmıştı. İnsanlığa inancı sarsılmıştı. Sabah kalkınca 8 yaşındaki bir çocuğun babasını göremeden öldüğünü okuyunca ben de kaybetmiştim aslında. Ama sonra, online bir eğitime öğrenci bursu kontenjanından kabul edildiğimi öğrendim. Sonra, iki ay sonra ilk kez doğanın içinde vakit geçirdim. Kampüse gittim. Bir düğümü çözdüm. Bunlar, acıyı telafi edecek mi? Hayır. Hiçbir şey, 8 yaşındaki çocuğun babasını görmeden ölmesinin açtığı o yarayı kapatamayacak, hiçbir şey. Peki, ben ne anlatmaya çalışıyorum? Toparlamayı deneyeceğim.

Enstitüde işimi halledip çıkınca annelik sorumluluğu olan, bir dünya inşa eden arkadaşım yazdı, “Cümlelerin ruhuma dokunuyor…” diye. Canım arkadaşım, okuyorsan, umarım cümleni kullanmama izin verirsin =). Madem ki cümlelerim insanların ruhuna dokunuyor, ben de yazacağım. Her daim, her ne uğruna olursa olsun, yazacağım. İnsanlar benim cümlelerime böylesi bir anlam, sorumluluk yüklüyorsa, ben de sorumluluğumu yerine getireceğim. Ölesiye korksam da, içimdeki o karanlık ormana girme pahasına hem de. O ormandaki canavarla yüzleşme pahasına. Onu yenme pahasına. Canım pahasına. Ormandaki canavar, yani özgüvensizlik, kazanamayacak. Dünyadaki canavar, o kadar genişledi ki, kimse gerçek yani asıl yüzünü, saf yüzünü bilemiyor. Asıl ismini bilemiyor. Biçimsiz ve isimsiz canavar, sen de kazanamayacaksın. İçine inanan, emeğiyle ve bileğiyle, tüm gücüyle savaşan insanlar, sana karşı koymaya devam edecek.

Evet, soyut yazdığım yönündeki eleştirileri hatırladım. Yukarıda ne demek istedim, örneklerle biraz somutlaştırayım. En azından deneyeyim. Bu yazıyı yazarken İbrahim Gökçek’in yaşamını yitirdiğini öğrendim. Yazımı üzüldüğüm şeyler ile devam ettireceğim:
  •      2020 yılında halen insanın insana zulmedebilmesine üzülüyorum. Bakın, eylemi vurgulamak istiyorum: zulmedebilmesine. Bir zulme şahit olunuyor ve sahip olduklarını kaybetmemek adına buna sessiz kalınıyor.
  •      Ölüm döşeğindeki bir çocuğun babasını görmesini sabaha bırakabildiler. Uyku tatlı geldiyse.
  •      Adalet istemek ne zamandan beri siyasi paylaşım oldu?
  •      Düşüncesini paylaşana, bizimle aynı düşünmüyorsa kat kat bedel ödettik ama “Kralım kralım” diye kapı aşındırana iş verdik, aş verdik.
  •       Koca koca insanlar olduk, bir sorunu oturup konuşmayı öğrenemedik.
  •       Kendini akademisyen sanan bir insanın, medeni konuşma yürütmeyi beceremediğini gördük.
  •      Akademinin büyük kısmının böyle olduğu gerçeğiyle yüzleştik.
  •       İlim yuvası olan kurumun ego savaşlarının sahası olduğu gerçeğini hatırladık.
  •      Bu ilim yuvasında yalnız bırakıldığımız, hakarete uğradığımız zamanları hatırladık ve üzüldük.


Üzüldüğüm şeylere bakarken gözüm çalışma masamdaki mini lavanta vazosuna kaydı. O damar gibi mor rengi seyre daldım. Yazının başını hatırladım. Üzüntülerimi ve kırgınlıklarımı hissettim. İçimdeki o sızı sızladı yine. Biraz bencillik etmek istedim. Aklımdakileri dökmek istedim:
  •      Hayalleri için canla başla bunca zamandır çalışan sevdiğim insana saygısızlık yapıldı.
  •      Sevdiklerime sarılmayı özledim.
  •      Beni yüz yüze iki kere görmüş olan canım insanın, mektup arkadaşımın ve onun aynasının, canımız Aslan’ın, karanlığın derinliklerine düşecekken beni tutmasını hatırladım. 
  •      Fiziksel manada bunca az karşılaştığım bu insanların benim yüreğimi dibimdekilerden daha iyi görebildiğini anladım.
  •      Bir sorunu çözebilmek için, öncelikle o sorunu bilmem gerektiğini gördüm.
  •      Aklındaki Berna olamamaktan yoruldum. Evet, sana diyorum.
  •      Her sorunda körlemesine durumu çözmeye uğraşırken, uğruna kendimi paraladığım insanın benim için kılını kıpırdatmadığını idrak ettim.
  •      Beni arkadaşı olarak gördüğünü sandığım bir insanın beni kullandığını hoş olmayan bir yolla öğrendim. Arzu ettiği şeye ulaşınca beni bir çırpıda sildiğini gördüm.
  •      Almak istediğim yabancı kitapların fiyatının çok pahalı olmasından yoruldum.


Sanki hüzünden çokça bahsettim. Ama arkadaşlarımın sürekli atıf verdiği pembe gözlüğe bağlayacağım konuyu. Puder’den aldığım ilhamla da konuşacağım biraz.

Evet, insanlar yüzüne bakıp arkandan konuşuyor. Yüzüne bakma tenezzülünde bulunmadığı da oluyor. Köklü bir kurumda Hoca olan birisi, medeni konuşma kurallarından bihaber yazıp suçu öğrencide bulabiliyor. Ağzınla kuş tutsan da sevdiğin insana yaranamıyorsun. Konuşmak yerine pasif agresif tavırlarla sana duygusal baskı uyguluyor. Ya da vicdana gelip, seninle konuşmayı kesiyor. Bunca zamanlık dostluğu hiçe sayabiliyor. Hayır, pembe gözlük yerine kara gözlük takmadım. Ama mücadele edebilmek için, içinde bulunduğumuz dünyanın gerçeklerini kabul edebilmek gerekiyor. Yani, muhatabını tanımak gerekiyor. Bin tane kötü olay yaşasam da, umut etmekten vazgeçmeyeceğim. İnsanlarla konuşmaktan vazgeçmeyeceğim. Korkmayacağım. Saklanmayacağım. Baş edemediğim noktada yardım istemekten çekinmeyeceğim. Yaşadığım bir kötü olayın yaşadığım milyon tane güzel olayı karalamasına izin vermeyeceğim. Yapamamaktan korksam da, yazmaktan vazgeçmeyeceğim.

Vazgeçmiyorum. Hiçbir yere gitmiyorum. Buradayım. Ben de varım bu dünyada. Kendi algılarındaki karanlık, açgözlülük uğruna yaptıklarını mübah görenler, duyun beni. Buradayım. Evet, öylesine bir kararlılıkla itham ediyorum ki sizi. Açıkça yüzleşin, cesaret edebilirseniz tabi. Gerçek anlamda üretmeyi anlatın bize biraz, tabi bunun ne demek olduğunu biliyorsanız. İyiler yeterince acı çekti. Yeterince korktu. Yeterince kendini sorguladı. Sıra sizde. Hiç tenezzül etmediğiniz o kendini sorgulamayı yapma vakti. İnsan olmayı öğrenme vakti. Biz hiçbir yere gitmiyoruz. Buradayız. Burası bizim evimiz. Burası benim evim. Başkasının bahçesine çöp atmamayı öğreneceksiniz. Öğrenemiyor musunuz? Hiç sorun değil. Biz size öğretiriz 😊 Öğrenmezseniz, hayat size kafanıza vura vura öğretiyor zaten. Doğanın son dersini yaşıyoruz tüm dünya olarak şu günlerde.

Başkasının ışığını çalmamayı öğreneceksiniz.  

Yorumlar

Popüler Yayınlar